Sanal Uyuşturucu Hastalığı: FOMO

Sanal Uyuşturucu Hastalığı: FOMO

Sanal Uyuşturucu Hastalığı: FOMO

Sürekli gelişen teknoloji ile birlikte internet kullanımının artması, sosyal medya denen sanal dünyanın ortaya çıkmasına neden oldu. Sosyal medya ise yaşamımızın adeta ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu hızla devam ederse de bir müddet sonra sanal olmaktan çıkıp maalesef yaşamın kendisi haline gelecek gibi görünüyor. Bununla birlikte internetle hayatımıza giren aşırı bilgi akışının gelişmeleri takip edememe endişesi ve korkusu yaratabileceğini belirten Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar; “Sosyal medyada arkadaşlarınızın neler yaptığından haberdar olma isteğine karşı koyamıyor ve sürekli onları takip etme ihtiyacı duyuyorsanız, bunu yapamadığınız anlarda kendinizi gergin ve endişeli hissediyor ve de nihayetinde gelişmeleri kaçırma kaygısı yaşıyorsanız FOMO olabilirsiniz. İngilizce açılımı “Fear of Missing Out”, Türkçe anlamı ise “Gelişmeleri Kaçırma Korkusu” olan FOMO, kısaca bir sosyal medya bağımlılığı hastalığıdır. Amerikan Psikiyatri Birliği‘nin sosyal medya kullanan 11-55 yaş grubu 1.200 kişi üzerinde gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarına göre, kullanıcıların %40‘ı bir şeyleri kaçırdığını düşünerek sürekli sosyal medya kullanma ihtiyacı hissediyor. Bu hastalığa yakalanmış kişiler, sürekli yazı yazma, yorum yapma, konum bildirme, fotoğraf ve bilgi paylaşma ile diğerleri tarafından beğenilme isteği, diğer kişilerin ne zaman ne yaptığı, nereye nasıl gittiği, kiminle ne görüştüğü konusunda merak duygusu fazla olan kişilerdir. FOMO, her şeyi kolay elde etmek isteyen, özgürlüğe tutkulu ve zevk odaklı olan Z kuşağında daha da sık görülmektedir. Bu gençlerde madde bağımlılığı riski de daha yüksektir. Çünkü sosyal medya paylaşımları beyni cinsellik ve yemek yemek gibi ödüllendiriyor. En basit haliyle mutluluk hissi olarak tanımlayabileceğimiz dopamin salgılarını % 9 oranında arttırıyor. Bu oran kokain kullanımında % 22 seviyelerinde seyrediyor. Bu nedenle sanal uyuşturucu olarak tanımlanan ve aynı uyuşturucu gibi kişinin bilinç kontrolünü bozan FOMO’ya yakalanmamak için teknolojiyi amaç olarak değil araç olarak kullanmak gerekiyor.” dedi.

Gerçek hayatta sosyal ilişkiler belli bir emek gerektirirken, internette ‘tek bir tıkla’ ilişki kurmak ve sonlandırmak mümkün olabildiğinden sosyal medya kullananların çoğunda FOMO’nun görülebileceğini belirten TERAPİDER Üyesi Uz. Dr. Halil Volkan Tekayak ise açıklamasında; “Teknolojiyle kontrolsüzce fazla zaman geçirme, ailevi ve sosyal hayatta bozulma, teknolojik aygıtlar dışında yaşanan hayatın anlamını yitirmesi ve olmadığı zaman yoksunluk gösterme, sinirlilik hali oluyorsa, bu alışkanlıkları bırakma girişimleri de başarısızlıkla sonuçlanıyorsa bağımlılıktan söz edilebilir. Benzer şekilde kişide sürekli sosyal medyaya girme, paylaşım yapma ve bir kişiyi, sayfayı veya grubu takip etme isteği oluyorsa, günde 1 saatten fazla sosyal medyada vakit geçirme arzusu ve ihtiyacı varsa FOMO tanısı konulabilir. FOMO Hastalığı, bireyin sahip olamadığı veya yapmak isteyip de yapamadığı şeyleri, sosyal medyada takip ettiği kişilerin elde etmesi sonucu ortaya çıkan anksiyete ile karakterize bir korkudur ve beraberinde Nomofobi ile JOMO hastalıklarını da getirmiştir. Nomofobi, cep telefonu bağlantısını kaybetme korkusudur. Terim, İngilizce “no mobile phobia” sözlerinin kısaltılmasından oluşmuştur. İnsanlar sosyal medyaya çoğunlukla telefon üzerinden bağlandıkları için FOMO’ya yakalanmış kişiler aynı zamanda Nomofobi’dir. JOMO ise FOMO ile çok bağlantılı bir hastalık olup FOMO ile başlayan bir sürecin sonucudur. İngilizce “Joy of Missing Out” kelimelerinin baş harflerinden oluşan hastalığın Türkçe karşılığı ise “Eğlenceyi Kaçırma Korkusu” olarak isimlendirilebilir. Örneğin sosyal medya üzerinden duyurulan bir etkinliğe kişinin gitmek istemesi ve bu etkinlik tarihine kadar sosyal medya üzerinden paylaşımları takip etmesi FOMO (etkinlikle ilgili paylaşımları kaçırma korkusu); kişinin herhangi bir sebeple etkinliğe katılamama durumunda etkinlik sırasında ve sonrasında etkinliğe katılan diğer kişilerin sosyal medyada paylaşımlarını takip ederek depresif duygu duruma bürünmesi ise JOMO (etkinlikteki eğlenceli ortamı kaçırdığına üzülmesi) olarak tanımlanabilir. Özellikle genç yaş gruplarında görülen bu korkular, hem sosyal yaşamdan uzaklaştırmakta hem de psikolojik sorunlara davetiye çıkartmaktadır.” dedi.

Bu gönderiyi paylaş