Toplum ve Aile Yapısı İçin Yeni Bir Teknolojik Tehdit: “Siberkondria”

Toplum Ve Aile Yapısı İçin Yeni Bir Teknolojik Tehdit: “Siberkondria”

Toplum ve Aile Yapısı İçin Yeni Bir Teknolojik Tehdit: “Siberkondria”

Yapılan çalışmalar, neredeyse her üç kişiden birinin sağlıkla alakalı konularda internetten araştırma yaptığını ve buna göre kendilerine teşhis koyduklarını yani “siberkondria” eğilimi taşıdığını gösteriyor. İnternet üzerinden her tür bilgiye kolayca ulaşabilirken, bu bilgilerin doğruluğunun ve ne kadar işimize yarayabileceğinin belirsiz olduğunu ifade eden TERAPİDER (Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner CANATAR; ‘ Çağın hastalığı olarak tanımlanmaya başlanan Siberkondria, kişilerin internette okudukları bilgilere göre kendi şikayetlerine tanı koymaları hastalığıdır. Uzun yılladır sağlığı ile ilgili yoğun kaygı yaşayanlar halk arasında “hastalık hastası” veya tıp camiasında “hipokondriyak” diye anılmaktadır. Hipokondriaizis, bilinen tıbbi bir neden bulunamamasına rağmen ciddi bir hastalığın olduğuna dair korku ve kendi bedeniyle gereğinden fazla uğraşma şeklinde tanımlanan bir hastalıktır. Zaman içinde teknolojinin bu kadar ilerlemesi, bazı kişilerde internet kullanımı ile hastalık kaygısının pekişmesine ve  “siberkondria” olarak tanımlanan yeni bir rahatsızlığın görülmesine yol açtı. Bu kişiler, bedenlerindeki küçücük bir belirti nedeniyle ciddi bir hastalıkları olduğuna, hatta en kötü hastalığa yakalandıklarına inanıyor, kendi yaşadıkları durumu internette buldukları bir hastalıkla ilişkilendiriyor, kendilerine tanı koyuyor ve tedavi arıyorlar. Ancak bu hastalıkta doktorlara inanç oldukça düşük. ve hastalar hekim teşhisi yerine internetteki bilgileri doğru olarak kabul ediyor çünkü internetteki bilgiler onlara daha çok güven veriyor ve aksine ikna olmuyorlar. Özellikle de diğer kullanıcıların yorumlarına çok inanıyor ve hastalığın kendisinde de olduğuna kesin gözüyle bakıyorlar. Öksürük şikayeti olan kişi basit bir soğuk algınlığı yerine akciğer kanseri olduğu, göğsüne ağrı saplanan kişi kalp krizi geçirdiği ve kalp hastası olduğu, başı ağrıyan kişi beyin tümörü olduğu ya da beyin kanaması geçirdiği ile ilgili ciddi kaygılar yaşayabiliyor. Bazen bu durum öyle bir hal alıyor ki bu kişiler kendinde bu hastalığın olduğuna kesin olarak inanıyor, gün içinde hayattan kendini soyutluyor, hayattan zevk almıyor, başkalarını inandıramadığı için de ağır depresyona girebiliyorlar. Maalesef siberkondria çağın hastalığı haline geldi.’ dedi.

Siberkondria hastalarının çoğunlukla benlik saygılarının düşük olduğunu ve kendilerini ifade etmede yeterli olamadıklarını belirten Dr. CANATAR; ‘Kadın ve erkeklerde görülme oranı eşittir ve herhangi bir yaşta başlayabilmektedir. Bununla birlikte tanı için en az 6 aydır sürüyor olması gerekir. Siberkondria hastaları, genellikle internette fazla vakit geçiren, birçok işlerini internet üzerinden halleden kişilerdir. Sosyal hayatlarında fazla başarılı olamamakla birlikte internette etkin bir sanal ortama sahip olabilirler. Sürekli ilgi ve sevgi arayan, genelde kaygılı, evhamlı, olumsuza odaklanan, yakınlarını kaybetmekten korkan, özgüveni düşük, karamsar kişilerdir. Bu kişilerin iç dünyalarında sevgi, ilgi eksikliği veya fark edilme ihtiyacı vardır ve bunu sağlıklı bir iletişimle karşılayamazlar. İhtiyaç duydukları bu ilgi ve sevgiyi çeşitli sebeplerle doğal ve normal yollardan alamayacaklarına istemsiz bir şekilde karar verip, bu ilgiyi hastalıkları ve şikayetleri ile alabileceklerine inanırlar. Aile yaşantıları zorlu olup aile içi ilişkileri zayıftır. Bu durum, tüm aile bireylerini etkilediği gibi aile ve dolayısıyla toplum yapımızı da tehlikeye düşürüyor. Gerekli muayene ve tetkikler sonrası hekimin ciddi bir rahatsızlık olmadığına dair bilgi vermesi, kaygının azalmasını sağlamıyorsa bu kişiler için psikiyatrik destek mutlaka sağlanmalıdır. Artık bedensel belirtilerden çok, bu belirtileri yorumlama biçimini ele alan psikoterapi yöntemleri ve ilaçlar, tedavide oldukça etkili olacaktır.’ dedi.

Bu gönderiyi paylaş