Çocuk Cinsel İstismarı ve Pedofili

Çocuk Cinsel İstismarı ve Pedofili

Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesine göre, 18 yaşını doldurmamış olan herkes çocuktur. Çocukların yetişkinlerden farklı fizyolojik, psikolojik, fiziksel ve davranışsal özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği, bakımlarının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Genel uluslararası ölçekteki belgelere ve Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşını doldurmayan kişiler, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimini tamamlamamış, çocuk doğurma sorumluluğu taşımaya hazır olmayan, ihmal veya istismara açık bireyler sayılmakta ve bu bireyler “korunma ihtiyacı olan çocuklar” olarak nitelendirilmektedirler. Bu nedenle on sekiz yaşının altında yapılan her evliliğe “çocuk evliliği”, evlenen kız çocuğuna ise “çocuk gelin” denilmektedir. Türk Medeni Kanunu ise 17 yaşını doldurmadan evlenen kız çocuğunu çocuk gelin saymaktadır. Yani Türk Medeni kanununda 17 yaşını doldurmamış kızlar, çocuk koruma kanununa göre 18 yaşını doldurmamış kızlar ve Türk ceza kanununa göre 15 yaşını doldurmamış kızlar çocuk gelin olarak nitelendirilmektedirler. Bu durum, hukuki anlamda bariz bir çelişki olduğunun göstergesidir.

Bu bağlamda çocuk evliliği ile kast edilen yasalar karşısındaki çekincelerden ötürü hukuki anlamda değil, sosyolojik anlamda evliliktir çünkü bu tarz evlilikler resmi nikah yoluyla değil, genellikle dini nikah yoluyla gerçekleştirilmektedir. Mağdurun rızası olmadan, baskı kullanılarak, herhangi bir cinsel hareket veya girişimde bulunarak veya cinsel içerikli sözler ile kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan zarara uğratılması cinsel şiddet olarak tanımlanmaktadır. Cinsel ihmal, çocukların cinsel kötüye kullanıma karşı korunmaması veya ilgisiz kalınması, cinsel gelişimlerine gerekli önemin verilmemesi, cinsel istismar ise bir çocuğun tam olarak anlamadığı, yeterli bilgi veya gelişim düzeyine sahip olmadığı için rıza veremeyeceği ya da kanunlara, toplumun sosyal tabularına uymayan cinsel bir aktivite içerisinde yer alması olarak tanımlanmaktadır. Çocuktan en az 6 yaş büyük bir bireyin, kendi cinsel tatmini için, çocuğa yönelik her türlü cinsel içerikli davranışı, cinsel istismar olarak değerlendirilir. Yapılan çalışmaların sonuçları, cinsel istismarın her çeşit sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanabildiğini göstermektedir. Aile içinde çocuğa yönelebilecek her türlü cinsel istismar davranışı “ensest”, aile dışından ya da tanınmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen bu tür eylemler ise, “pedofili” olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye genelinde kadınların %26’sı 18 yaşından önce evlenmiştir. Türkiye’de kadınların %9’u 15 yaşından önce cinsel istismara maruz kalmıştır. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre de Türkiye’de istismarına uğramış çocuk oranı % 33. Tüm dünyada kadınların %20’sinin, erkeklerin ise %5-10’unun çocukluk çağlarında cinsel istismara maruz kaldıkları, saptanan cinsel istismar vakalarının %20-25’inin ise ensest vakaları olduğu bildirilmiştir.

PEDOFİLİ= SÜBYANCILIK

Çocuklar kolayca güven duydukları, kolayca korkutulabildikleri ve kandırılabildikleri için istismara çok açıktırlar. İstismar eden kişi yakınları ya da akrabaları ise, tacizci tehdit etmişse, hiç kimsenin kendilerine inanmayacağını, anne babalarının ve sevdiklerinin gözünde değerlerini yitireceklerini, etiketleneceklerini düşündüklerinden veya cinsel istismarı anlama

ya da anlatma kapasiteleri henüz gelişmemiş olduğundan çocuklar yaşadıkları istismar olayını anlatmazlar ya da anlatamazlar. Bununla birlikte aynı yaşlarda olan iki çocuk arasında geçen cinsel içerikli, gösterme ya da dokunma tarzı eylemler, zorlamanın olmadığı bazı durumlarda cinsel oyun olarak adlandırılabilmektedir. Her iki çocuk da dört yaşın altındaysa ya da iki çocuk arasındaki yaş farkı dört yaştan az ise ve çocuklar eylemi tam olarak kavrayacak olgunlukta değilse bu durum cinsel oyun olarak değerlendirilmektedir.

Çocuklara cinsel istismarda bulunmanın tıbbi bir tanı olmadığı, her çocuğa cinsel istismarda bulunan kișinin de pedofilik olmadığı bilinmektedir. Pedofili ya da diğer bir tanımıyla sübyancılık, toplumda nadir görülen bir ruhsal bozukluk olup günümüz psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde cinsel nesne seçimi bozuklukları olan ‘parafililer’ yani ‘cinsel sapkınlıklar’ ana kategorisi altında yer almaktadır.

Pedofili Bozukluğu DSM-5 Tanı Ölçütleri 

  1. En az altı aylık bir süre boyunca, ergenlik öncesi çocuk ya da çocuklarla (genellikle 13 yaşında ve daha küçük olanlarla) cinsel etkinlikte bulunmakla ilgili, yineleyen, cinsel yönden uyarıcı yoğun düşlemler (fantezi), cinsel dürtüler ya da davranışların bulunması.
  2. Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmıştır ya da cinsel dürtüleri ya da düşlemleri klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası güçlüklere neden olur.
  3. Kişi, en azından 16 yaşındadır ve A tanı ölçütünde sözü edilen çocuk ya da çocuklardan en az beş yaş daha büyüktür.

Diğer cinsel saldırı yapan gruplarla karşılaştırıldığında  pedofilik bireylerin daha büyük yaş grubunda oldukları, eylemlerin yapıldığı ortalama yaşların ise 40-70 arası olduğu gösterilmiştir. Bunların %60’ında kişilik bozukluğu olduğu; bu grubun %25’inde obsesif-kompulsif, %22.5’inde antisosyal, %20’sinde narsistik ve %20’sinde de çekingen kişilik bozukluğu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca pedofili hastalarında % 50-70 oranında diğer parafililer (sürtünmecilik (fröttorizm), teşhircilik (ekshibisyonizm), röntgencilik (voyurizm), sadizm) ek tanı olarak bulunabilmektedir.

 

PEDOFİLİNİN SINIFLANDIRILMASI

Pedofili olgularının bazı özelliklerine dayanılarak çeşitli sınıflandırmalar ortaya konmuştur. Bazı uzmanlar pedofilik bireyleri tercih ettiği yaş grubuna göre ergenlik (puberte) öncesi yaş grubu çocukları tercih edenler (pedofiller (pedophiles)) ve ergenlik sonrası yaş grubu çocukları tercih edenler (hebefiller (hebephiles)) olarak ikiye ayırmaktadır. Sadece çocuklara cinsel ilgisi olan olgular seçici pedofili (exclusive pedophile); hem çocuklara hem erişkinlere cinsel ilgisi olan olgular seçici olmayan pedofili (nonexclusive pedophile) olarak değerlendirilmektedir. Fiziksel olarak sadece olgunlaşmış çocukları tercih edenler (telofili-teleiophile) ve sadece bebekleri seçenler (infantophilia;infantfili) gibi alt gruplandırmalar da yapılmaktadır.

Sadece karşı cinse yönelen pedofili olguları heteroseksüel pedofili; aynı cinse yönelen pedofili olguları homoseksüel pedofili; hem karşı cins hem de aynı cinse yönelimi olan olgular biseksüel pedofili olarak adlandırılmaktadır. Homoseksüel pedofili görülme oranının % 9 – % 40 arasında olup erişkin homoseksüelliğinin görülme oranından (%2-% 4) 20- 40 kat fazla olarak görüldüğü belirtilmiştir. Biseksüel pedofili görülme oranının ise yaklaşık % 95 olduğu bildirilmektedir. Kız çocuklara yönelen pedofili olgularının genellikle 8-10 yaş arası çocukları seçtikleri, erkek çocuklara yönelenlerin ise genellikle 10-13 yaş arasını tercih ettikleri saptanmıştır. Psikoseksüel bir rahatsızlık olan pedofilik eylemler ise farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir; cinsel organlarını gösterme, sarılma, öpme, koklama, okşama ile sınırlı kalabileceği gibi; daha nadir olarak oral seks, penis veya başka nesnelerle genital penetrasyon da söz konusu olabilmektedir.

CİNSEL İSTİSMAR RİSK FAKTÖRLERİ

Parçalanmış aile yapısı, aile içi şiddet, alkol-madde kötüye kullanımı, kalabalık aile yapısı, üvey babanın varlığı, ebeveynlerin cinsel istismara uğrama öyküleri, ebeveynlerin eğitim ve sosyoekonomik açıdan düşük düzeyde olmaları, yetersiz sosyal destek, işsizlik, annenin hasta olması, gece çalışmak zorunda olması veya evi terk etmesi, ebeveynlerin sorunlu cinsel yaşantıları, ebeveynlerde ruhsal veya fiziksel hastalıkların varlığı, yetişkinlerin çocukla aynı odayı ya da yatağı paylaşmaları gibi etkenler istismar açısından önemli risk faktörleri arasında sayılmaktadırlar. Aile içi cinsel istismar olgularında sosyal izolasyon sık görülmekte olup, ailenin çoğunlukla dışa kapalı olduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca, mahremiyetin korunmasına olanak sağlamayan bir ev düzeni içerisinde yaşıyor olmanın, tekrarlayan cinsel istismarlar veya ensest olgusunun ortaya çıkmasını etkileyen, belki de hızlandıran bir faktör olduğu belirtilmektedir.  Ebeveynlerin yetersiz gözetim ve denetimi, aile içi çatışma, çocuk ile kurulan bağın zayıf olması, erken nörojenik kontrol (otonomi) sağlamaya çalışmanın yanı sıra çocukları disipline etmek için kullanılan katı fiziksel cezalandırmaların, çocuklarda ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilecek şiddet davranışları ve suç işleme potansiyeli ile yakından ilişkili olduğu bulunmuştur. Pedofilik eylemlerin gelişiminde en önemli risk etkenlerinden birinin de pedofilik bireyin kendisinin de cinsel kötüye kullanım deneyiminin bulunmasının olduğu belirtilmiştir; özellikle aile içi istismar olgularında, saldırganın çoğunlukla alkol ve/veya madde kullandığı, bunun da cinsel istismara zemin hazırlayan önemli etkenlerden biri olduğu bildirilmektedir.

Kurumsal yapılarda (resmi ve özel çocuk yuvaları, çocuk evleri, yetiştirme yurtları, kreş ve gündüz bakım evleri, çocuk ve gençlik merkezleri) kalan çocukların (engeli olsun veya olmasın) cinsel istismara maruz kalma riskinin daha yüksek olduğu vurgulanmaktadır.

PEDOFİLİK KİŞİ

Pedofilik eğilimin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel faktörler ve bu faktörlerin etkileşimi gibi birçok faktörün etkili olduğu anlaşılmaktadır. Cinsel istismarcıların eğitim düzeylerinin düşük olduğu, işsizlik oranları ile madde ve/veya alkol kullanım öyküsü oranlarının yüksek olduğu, bekar oldukları, %61’inin sınıf tekrarı yaptığı saptanmıştır.

Pedofilik bireylerin, aile içinde ve dışında sosyal teması sınırlı, içe kapanık, kendine güvenleri yetersiz, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan psikopatik, sosyal ve psikoseksüel açıdan olgunlaşmamış kişilik özelliklerine sahip oldukları uzun yıllardır belirtilmektedir. Bir çok çalışmada bu kişilerin empati yeteneklerinin kısıtlı, onur duygularının da fazla gelişmemiş olduğu, disforik, pasif-agresif, öfke ve düşmanlık duygularının, narsistik ve sadist özelliklerinin belirgin olduğu, doyumu erteleme kapasitelerinin azalmış, engellenmeye karşı toleranslarının düşük olduğu gösterilmiştir.

Türkiye’de yapılan çalışmalarda ise çocuk ve ergenlere yapılan cinsel tacizlerde, tüm istismarcıların erkek olduğu saptanmıştır. Cinsel istismarcıların çoğunun mağdur olan çocuk ve ergenin aile üyelerinden, akraba veya tanıdık kimselerden oluştuğu görülmüştür.

Pedofilik kişilerin fantezilerinin de genellikle benliğe yabancı (egodistonik) ve rahatsız edici olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle psikiyatri kliniklerine tedavi başvurusu yapmaları çok nadir olup, genellikle çocuğa cinsel taciz nedeniyle adli olaylar sonucu kliniklerde görülürler. Pedofili olgularının savunma örüntülerini inceleyen çalışmalar, kullandıkları savunmaların genel olarak beş başlık altında toplandığını göstermiştir: Bunlar inkâr (“çocuğu kucaklamak suç mu? ” vb.), küçümseme (“sadece bir kez oldu,” vb.), akla yatkın hale getirme (“erkek çocuklardan hoşlanan biriyim”, “çocuk sapığı değilim” vb.), uydurma (“araştırma projesi için kullanıyorum” vb.), saldırma (çocuğa, polise, doktora vb.) olarak belirlenmiştir.

Cinsel istismar olgusunun yaşandığı aile üyeleri arasında ise en sık kullanılan savunma mekanizması yadsıma (inkar) olup, küçümseme, mantıksallaştırma (rasyonalizasyon) ve bilişsel çarpıtma gibi diğer patolojik savunma mekanizmalarının da sık kullanıldığı dikkat çekmektedir.

SONUÇLARI

Çocuğun cinsel istismarı, kısa ve uzun vadede ortaya çıkabilecek sonuçları göz önüne alındığında, çocuk üzerinde oluşturduğu tahribat nedeni ile başta psikosomatik rahatsızlıklar olmak üzere çeşitli tıbbi ve psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olduğu dikkat çekmektedir. Cinsel istismarın birçok kez tekrar etmesi, fiziksel şiddetin eşlik etmesi, istismar öncesinde psikiyatrik bir tanının olması, istismarın penetrasyon içermesi ve istismarcının tanıdık, özellikle aile içinden biri olması gibi faktörler, mağdur bireylerde istismar sonrası ruhsal sorunların gelişmesi ile ilişkili bulunmuştur.

Çocukluk çağında cinsel istismara uğramış kız çocuklarının anne olduklarında kendi çocuklarına fiziksel şiddet uygulama risklerinin diğerlerine göre oldukça yüksek olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, cinsel istismara maruz kalmış çocukların ileriki yaşamlarında, sosyal işlevselliklerinde bozulmalar, kişiler arası ilişkilerde sorunlar (özellikle de uzun süreli ikili ilişkilerde güven problemi), özgüven eksikliği, değersizlik fikirleri, alınganlık, kompulsif cinsel davranışlar, cinsel işlev bozuklukları, cinsel kimlik karmaşası ve erken yaşlarda hamile kalarak fiziksel sağlıklarının bozulmasına neden olan pek çok sorun yaşadıkları saptanmıştır.

Tüm bunlara rağmen ailelerin cinsel istismara maruz kalan çocuklarıyla olan ilişkilerinde, sergiledikleri koruyucu ve destekleyici davranışların, çocukların travma belirtilerinin iyileştirilmesinde etkili olabileceği saptanmış olup, anne desteğini alan istismar mağduru çocukların, bu travmatik olayla daha kolay baş edebildikleri gösterilmiştir.

ÖNERİ VE ÖNLEMLER

Pedofili; psikodinamik, biyolojik, sosyal, tıbbi, etik ve adli boyutları olan çok yönlü bir psikoseksüel bozukluktur. Sorunun sadece yasalar yoluyla çözülemeyeceği aynı zamanda bu durumu meşru gören ve normalize eden sosyal ve kültürel değer yargılarının çoğu zaman yasalardan çok daha güçlü olduğu da bilinen bir gerçektir.  Bu nedenle 18 yaşından önce evlenmiş kadınlar, hem yaşam boyu hem de son dönemde, cinsel şiddet içeren davranışlara 18 yaşından sonra evlenen kadınlara göre daha fazla maruz kalmışlardır.

Cinsel istismarı önlemenin en etkin yolu kesinlikle ortaya çıkmasını engellemektir. Bu bağlamda, cinsel istismarın önlenebilmesi için toplumsal hassasiyet ve farkındalığın arttırılması, toplumsal koruma programlarının geliştirilmesi, ailelerin yaşam kaliteleri ile eğitim düzeylerinin yükseltilmesi, ayrıca olası tüm risk faktörlerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarının sebebi belirsiz sağlık sorunlarının altında cinsel istismarın olabileceği konusunda farkındalık sahibi olmaları önemlidir. Bu alanda, yapılacak çalışmalarda multi disipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Okullarda çocukların gelişim dönemlerine uygun olarak, kötü amaçlı veya rahatsız edici bir davranışa maruz kaldıklarında bu durumdan nasıl kurtulabilecekleri ve adli birimlere nasıl bildirimde bulunacakları konusunda eğitimlerin verilmesi büyük önem taşımaktadır.

Çocuklara cinsel istismarda bulunan bireylerin hepsinin pedofilik olmadığı bilindiğinden, hem adli hem de klinik durumlar için tedavi başlamadan önce pedofilik birey ile pedofilik olmayan bireyin ayırımı önemlidir. Uzun süreli psikoterapi ve farmakolojik tedavi sonrasında cinsel arzu ve istekte azalma saptanmasına karșın bu bireylerin çocuğa cinsel yönelimlerinde bir farklılık tespit edilmediği için günümüzde pedofilik bireylerin tedavisinde hedef çocuklara cinsel yönelimi değiştirmek olmayıp, yeniden eylemde bulunma oranlarını azaltmaya yöneliktir. Kimyasal kastrasyon adı verilen erkeklerde libidoya etkisi olan testesteron düzeyini düşürmek, bu yolla cinsel eylem sıklığını azaltmak konusu son yıllarda önem kazanmıştır. Cinsel saldırı hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olarak değerlendirilmelidir. Yeni mağduriyetlerin oluşmaması için sıkı şekilde adli ve klinik izlem, kimyasal ve cerrahi kastrasyon, psikoterapi ve psikofarmakolojik ilaçların kombine kullanımı en büyük yararı sağlamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki hiç bir tedavi yönteminin bu bireylerde problemli olduğu tespit edilen vicdan ve ahlaki sorumluluk duygusu üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

 

KAYNAKLAR:

1-Çocukluk Çağı Cinsel İstismar ve Ensest Olgularına Çok Yönlü Bakış; Psikiyatride Güncel

Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2018; 10(1):84-98doi: 10.18863/pgy.336520

2- Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi; Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current

Approaches In Psychiatry 2010;2(2):132160© 2010, eISSN:13090674pISSN:13090658

3- Türkiye’de Çocuk Gelinler Sorunu; Erdoğan D.

4- Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) “Çocuk Cinsel İstismarı ve Zor Açığa Çıkması” başlıklı

bilgilendirme dosyası

5- Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER), www.terapider.org

6- Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), www.cised.org.tr

Bu gönderiyi paylaş